NEREDE tükettin ömrünü? Bir hareketin hat?ras?, bir tutkunun işareti, bir maceranın par?lt?s?, güzel ve firari bir cinnet-geçmişinde bunların hiçbiri yok;hiçbir say?klama senin ismini ta??m?yor, seni hiçbir zaaf onurlandırm?yor. ?z bırakmadan kay?p gittin; senin rüyan neydi pekişKökeninde aldat?c? ve y?k?ma mahkum olmayan hiçbir “yeni” hayat görmedim ?imdiye kadar. Her insanın zaman içinde ilerleyip bunalt?l? bir geviş getirmeyle kendini tecrit ettişini, yenilenme niyetine de ümitlerinin beklenmedik yüz buru?turmas?yla kar??la??p kendi içine dü?tü?ünü gördüm...
Evrenin gevezesidir o, ötekiler adına konuşur, benliği çoğul biçimi sever. Ötekiler adına konuşan kişi ise daima bir sahtekardır. Siyasetçiler, reformcular ve kolektif bir bahaneden yana çıkan herkes üçkağıtçıdır.
Etrafımıza saçtığımız kelimeler oranında ölürüz…
Aslında her fikir yansızdır, ya da öyle olmalıdır; ama insan onu canlandırır, alevlerini ve cinnetlerini yansıtır ona; saflığını yitirmiş, inanca dönüştürmüş fikir, zaman içindeki yerini alır, bir olay çehresine bürünür: Mantıktan sara hastalığına geçiş tamamlanmış olur... İdeolojiler, doktrinler ve kanlı şakalar böyle doğar.
Bir doğruyu, kendi doğrusunu elinde bulunduran kişinin yanında şeytan bile epey soluk kalır.
Her insanın içinde bir peygamber uyuklar ve o uyandığında, dünyadaki kötülük biraz daha artar...
Yaşamak, kendi boyutlarına karşı körleşmektir.
Vaktiyle bir "benliğim" vardı; artık sadece bir nesneyim.