“Habib Bektaş’ın Gölge Kokusu, sıradan bir ödül romanı de-il; iyi bir yazarın, sabırl- ve titiz çalışmas-yla yazılm--, alabildişine usta işi bir roman.”
-Fethi Naci, Yeni Yüzyıl-
”Her -ey kokar m-, dede-” diyorum.
”Her -eyin bir kokusu vardır, kızan-m,” diyor. “Topra--n bile!” Her mevsim bir başka kokar toprak. Bahar aylarında bir çocuk kokusu yayılır topraktan. Narin ama dirençli. Yaz aylarında karn- burnunda bir kadın sanki; a--r, bereketli. Sonbaharda hüzün kokar, k---n uyku. -imdi, bahar-n son günlerinde, çocuk gülü-lerinin kokusunu duyars-n. Hele yaz ayları! Bir parça da koklayana başl-dır, ‘ınalınan koku.” Bir avuç toprak al-yorum yerden. Kokluyorum. Dedemin anlatt--- kokuların hiçbiri gelmiyor. Dedem üzülmesin diye “Doğru!” diyorum. Gülüyor dedem. “Gözlerini yummadın ki!” diyor. Ah bu dedem, her -eyi bilir!
Fethi Naci’nin Yüzyılın 100 Romanı adlı çalışmas-nda yer alan, Atıf Yılmaz’ın ise Eylül Fırtınası adıyla beyaz perdeye uyarladiş- Gölge Kokusu, 1980 sonras- kültürel iklimi bir çocu-un gözünden ele al-yor. Darbe sonras- bir yanda Almanya’ya kaçmak zorunda kalıp savrulan ve kendi yaraların- sa-altmaya çalışan bir anneyle baba, bir yanda dedesinin yanına bırak-lan küçük bir çocuk…
(Tan-t-m Bülteninden)