“Yanmay- göze alamadı-- için ate-e yakla-mayan pervaneler, sizden duyguların-z- işitmek isteyecektir. Siz, -----n a-k-yla yanmış olan pervaneler; avazin-z çıkt---nca onlara gerçe-i hayk-racaksınız. Be- duyunun büyülü zincirini kİran ---k pervaneleri, özgürlü-ün halini nas-l anlatabilir- Hadi anlatt- diyelim, zincirine özgürlük diye s-k-ca sar-lan pervane bunu nas-l anlayabilir- Gözlerini ---k yolunun kor aleviyle kör edemeyen pervane, sizin halinizi nas-l görebilir- Sen birinin sevdal-s- olursan, onun hayaliyle sohbet edersin. Ruhunda muhabbet heyecan-, alevden gonca çiçekleri gibi açar, bedenin ve ruhun mis gibi kokar. Tüm dünyal-kları ve hatta ahiret denilen o zamans-zl-k ve mekans-zl---n başkö-esini sana sunsalar dahi, dönüp bakmazs-n. -ayet vazgeçersen muhabbetinden, bil ki muhabbetin verilenden değersizdir, anlams-zdır. Ya da sen bu muhabbete gerçekten inanmam--s-n! Bülbül gibi yalandan feryat ediyorsun demektir. Oysa pervaneler ate-e atarken kendini; sessizdir, kimseye bunu anlatma ihtiyac- hissetmez. --te muhabbet; pervane ve ate- arasındaki haldir, bülbülün feryad-- figan- de-il.