Ravelston’un büyük yanı buydu işte. Bir başkasının görüşünü her zaman anlayabilirdi. Bunu parası olduğu için başarıyordu kuşkusuz; çünkü zenginler, akıllı ve anlayışlı olmanın bedelini ödeyebilirdi.
Demek Gordon’un geleceği buydu! Aptalların ceplerindeki parayı çekmek için yalanlar yazmak.
Hırs denilen şeyi elinin tersiyle itmişti, paraya savaş açmıştı ve bütün bunlar ablasından dilenmesine yol açmaktan başka işe yaramamıştı!
Haftalarca yağ sürülmüş ekmek yemenin, yarı aç “yazmanın”, gisilerini rehin vermenin, üç haftalık kira borcu olduğundan peşinden düşmeyen ev sahibinden sıyrılmak için sessizce ve titreyerek merdiven çıkmanın ne demek olduğunu öğrendi.
Para-dünyasından kurtulmak –işte bunu istiyordu. Bir çeşit parasız, inziva hayatı düşlüyordu. İçinden bir ses ona, parayı gerçekten içtenlikle hor görürse, havadaki kuşlar gibi, bir şekilde yaşamını sürdürebileceğini söylüyordu. Havadaki kuşların oda kirası ödemediğini unutmuştu.
Belki bir gün,her türden “yazıyla” hayatını kazanabilecekti; insan yazar olunca da pis para kokusundan kurtulmuş hissederdi kendini, öyle değil mi?
Ne olursa olsun, iş hayatına atılmayacaktı, para-dünyasına girmeyecekti. Bir iş bulacaktı tamam, ama bu “iyi” bir iş olmayacaktı.
Aşağı sınıfların yaptığı gibi para olsun olmasın, şöyle dışarı fırlayıp sadece yaşamak duygusu hiç yeşermemişti yüreklerinde. Aşağı sınıflar ne kadar haklıydı! Üç kuruşluk ücretle ev bark sahibi olan işçiye şapka çıkarmak gerekirdi. Hiç değilse damarlarında para değil kan akıyordu.