Eskiden Tanrı neyse, şimdi para oydu. İyi yada kötü artık anlam taşımıyordu, yalnızca başarı ve başarısızlık sözkonusuydu.
Görkemsiz caddeye baktı. Şu anda ona öyle geliyordu ki, bunun gibi bir kentte, bunun gibi bir caddede, yaşanan her hayat anlamsız ve dayanılmaz olsa gerektir. Günümüzde çok yaygın olan parçalanmış duygusu, kokuşma duygusu, iliklerine işlemişti.
insanın Tanrı’dan sonra en fazla kıymet verdiği varlığını, parasını kitaplara feda etmiş ve yine yetinmemiş, insanın paradan sonra en fazla kıymet verdiği varlığını, ruhunu kitaplara teslim etmişti.
Bütün parasını, bütün malını, bütün heyecanlarını kitapları için saklıyordu.
bütün bu kitapların arasında olmaktan, bakışlarını yaldızlı harflerin, yıpranmış sayfaların, solmuş parşömenlerin üzerinde gezdirmekten mutluydu. Bir körün ışığı sevdiği gibi seviyordu bilgiyi. Hayır! Sevdiği bilginin kendisi değildi aslında; onun aldığı biçimi, yansıyan suretini seviyordu.
Demek erkeklere hiçbir sınır tanımadan içgüdülerine uymaları için izin verilmeli, öyle mi? Alınacak ahlak dersi bu mu?
Etrafımda huzur istiyorum. Huzur olması için her şeyi yapmaya, her türlü özveride bulunmaya hazırım.
Bugünü unutmamalıyım diye düşünüyor David, tükenmiş, yan yana yatarlarken. Melanie Isaacs’ın tatlı, genç bedeninden sonra geldiğim yere bakın. Alışmam gereken işte, bu, hatta daha da aşağısı.
Ara sıra kandırılamayan köpekler olursa, bunun nedeni David’in varlığı; yanlış koku salgılıyor (İnsanın düşüncesinin kokusunu alabilirler), utanmanın kokusunu.